Akşener: Her vatandaşımızı ikna ederek ben başbakan olacağım

İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İYİ Parti’nin Ankara Vilayet Başkanlığı tarafından Gölbaşı ilçesindeki bir otelde düzenlenen kahvaltı programına katıldı.

Uzun yıllardan beri iktidardan uzak olduklarına işaret eden Akşener, bu yüzden ne söylerlerse söylesinler siyasi çabalarının soyut kaldığını kaydetti.

Akşener, 31 Mart 2019’daki lokal seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Yavaş’ın toplumsal belediyecilik anlayışı ve icraatlarıyla Millet İttifakı’nın iktidara geldiğinde neler yapabileceğini somut olarak gösterdiğini belirtti.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise, “FETÖ’yle birlikte oldular. ‘Bu yanlış’ diyenlerin hepsini hainlikle suçladılar. Tahlil sürecine girdiler. ‘Siz yanılgı yapıyorsunuz’ dendi. Onlara da ‘kandan besleniyorsunuz’ dediler. Ve hepsinden de döndüler artık, ‘Biz kusur etmişiz…’ Dün gördünüz, saldıranları gördünüz. Adıyaman’daki provokasyonları gördünüz. Bakalım ne yapacak iktidar. Artık bu ucube sistemin ortadan kalkması lazım” dedi.

Programda konuşan Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle oldu:

GEÇMİŞE DAİR YAPTIKLARINIZI ŞAHİT OLARAK GÖSTERMEK DURUMUNDASINIZ: Ben, 1997 yılından beri iktidar uzağıyım. Milliyetçi Hareket Partisi mensubu arkadaşlarımız 2002’den beri iktidarın uzağında. Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları 1995’ten beri iktidarında uzağında ve münasebetiyle ne söylerseniz söyleyin geçmişe dair yaptıklarınızı şahit olarak göstermek durumundasınız. Onun için 21 yıldır bu ülkeyi yöneten ve bir müddet sonra alışkanlık yaratan, dijital dünyanın hayatımıza girişi, toplumsal medyanın hayatımıza girişi, orijinal bedel setlerinin hayatımıza ve gençlerin hayatına girişi ne söylerseniz söyleyin daha soyut kalan bir siyasi gayret veregeldik. Mansur Yavaş’tan Allah razı olsun seçildi ve somut, açık ne yapılabileceğini, bu fikirde bir insanın yani muhalefet eliyle seçilmiş bir devlet beşerinin, bir belediye liderinin neyi nasıl yapacağını hem de bu ceberut iktidara karşın somut olarak gösterdi. Bugün şayet biz 13. Cumhurbaşkanımız, Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olacak diyorsak, biz bunu 31 Mart’ta GÜZEL Parti’nin teklifiyle CHP ve İYİ Parti olarak Millet İttifakı’nı kurmaya borçluyuz. Daha geriye gittiğimiz vakitte bütün bunları konuşabiliyorsak büyük kent belediye liderimize bu teşekkürlerimizi sunabilme imkanını da bütün zorluklara karşın ÂLÂ Parti’yi kurma iradesini gösteren sizlersiniz.

NE NAMUSUMUZ NE ERDEMİMİZ NE CİNSİYETİMİZ HİÇBİR ŞEYİMİZ KALMADI: Türkiye’de bir şey değişti, her şey değişti. Sayın Erdoğan’ın ısrarlı bir biçimde bize kimi vakit hakaret, kimi vakit tehdit, kimi vakit övgü, kimi vakit iftira atılmasına şahsen vesile olmasının sebebi odur. Dikkat edin İYİ Parti öncesinde hiç bu türlü konuşmalar yoktu. Hiç bu türlü hakaretler bu manada havada uçuşmuyordu. Ne namusumuz ne onurumuz ne cinsiyetimiz hiçbir şeyimiz kalmadı. En son kurşun bile yedik. Konutum basıldı. Basın danışmanım atağa uğradı, İstanbul Vilayet Liderimiz atağa uğradı yani olmayan şey kalmadı. Bunun karşılığı direnildi. Biz direndiğimiz için kadınıyla, erkeğiyle, genciyle geleceğini heba eden, etmeyi göze alan bu gençlerle, çocuklarının geleceğini soru işareti bir hale bırakan annelerle direnildiği için bugün Türkiye tarih yazacak, birlikte kazanacağız ve Türkiye’ye baharlar gelecek. Bunların tamamının konuşulabiliyor olması ve Sayın Erdoğan’ın şu anda hudut sisteminin laçka olmasının sebebi büsbütün YETERLİ Parti’nin kuruluş hikayesinde gizlidir.

İYİ PARTİ ÜYESİ OLAN HER BİR KARDEŞİMİZDE BU PARTİNİN SAHİBİDİR: Biz öğrenen bir organizasyonuz. Her bir kararı ortak alırız. Her bir karar ortak alındığı vakit başta ben olmak üzere herkes ona uyar. Bunun sebebi şudur: En uç bölgede, en ücra yerde üye olan bir kardeşimizin ödediği bedeller ve çektiği eziyetleri genel merkez tarafından başta ben olmak üzere bütün yöneticiler tarafından görülmesi, bilinmesi, hürmet duyulması ve ona nazaran davranılması mecburiyetidir. Bu bize demokrasiyi içselleştirmeyi, demokrasinin gereklerini yerine getirmeyi ve farklı seslere hürmet duymayı mecbur kılar. Nasıl Türkiye’nin her bir nüfus cüzdanı sahibi, her bir Türk vatandaşı asıl sahibiyse, ağası, paşası yoksa, bir nüfus cüzdanına sahip olan her bir vatandaş bu ülkenin asli sahibiyse, İYİ Parti üyesi olan her bir kardeşimizde bu partinin sahibidir. Ben dahil hiç kimse YETERLİ Parti’nin üstünde değildir.

MİLLETVEKİLİ SAYISI ÇOK OLURSA BU ÜLKEYİ YÖNETMEKLE İLGİLİ İRADE BURADA BÜYÜK ÇOĞUNLUK BURADA OLUR: Eğer İYİ Parti olmasaydı, YETERLİ Parti’yi kurarken o eziyetler çekilmeseydi ve direnilmeseydi, biz direne direne kazandık. Artık elbette birleşe birleşe kazanacağız. Bundan sonraki sıkıntımızda cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak, bu inşallah oluyor lakin artık sizden istediğim bir şey var; biz birinci parti olmak zorundayız. Millet İttifakı’nın ortak belediye liderlerinin yaptığı somut hizmetlerin şayet o iftiraları nasıl yere düşürdüğünü gördüysek biliyorsak bugün Millet İttifakı’nın tümüne yapılan iftiralarında ortadan kalkabilmesi ve bunlara vatandaşın inanmasının önüne geçilmesi YETERLİ Parti’nin takımlarının bir görünür olması, iki oy oranının yüksek olması, üç çok milletvekili çıkarmaktan geçiyor. Şayet 15 Mayıs sabahı Sayın Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olacak, DÜZGÜN Parti’de eğer birinci parti olur, milletvekili sayısı çok olursa bu ülkeyi yönetmekle ilgili irade burada büyük çoğunluk burada olur.

BEN BAŞBAKAN OLMAYI ONUNLA, BUNUNLA PAZARLIK YAPARAK, ONA BUNA YALVARARAK YAPAMAM: Başbakan olmayı maksat seçtim, YETERLİ Parti’nin iktidar olması için seçtim. Ben başbakan olmayı onunla, bununla pazarlık yaparak, ona buna yalvararak yapamam. Fıtratım buna karşıt. Onun için birinci parti çıkacağız ki ben sizin bileğinizin hakkıyla, kendi bileğimin hakkıyla çalışmakla, her bir vatandaşımızın kapısından girerek ona ikna ederek ben başbakan olacağım. Koşulum budur. Biz koalisyon hükümetlerini bilenleriz. Bu da bir nevi koalisyondur. Koalisyon hükümetleri son derece yararlıdır. SHP-DYP koalisyonunun bir devir şahidi oldum. Ana yolun hatta ‘mektupçusu’ derler, art kapı diplomasisini yürütenlerden biriydim. Refah Yol’un tıpkı yanındaydım birebir formda merhum hocayla, Doğru Yol Partisi Genel Lideri Sayın Çiller arasındaki arka kapı diplomasisinde nazaran alanlardan birisiydim ve o iktidarın İçişleri Bakanı oldum.

YAVAŞ’LA İMAMOĞLU’NU KILIÇDAROĞLU’NUN KOŞU PARTNERİ YAPTIK: Sarsıntı yaşadık ve o koalisyon hükümetlerindeki birbirinin farklılıklarına hürmet duyma hali, partilerin her şey benim dediğim üzere olacak demekten vazgeçmesi yani birbirine yaklaşması ve vatandaşların ana taleplerinin üzerinde uzlaşılması seçmenin işine fayda. Oradaki bakanlık paylaşımları da aldığınız oya nazarandır, gücünüze nazarandır. O masaya oturulup işin temeli 15 Mayıs sabahı başlayacak. Kaç oy almışsınız, kaç milletvekili çıkarmışsınız hakkınız, hukukunuz oradadır. Bu ülke için her biriniz üzere bırakın istikbali, canını vermeye hazır bir beşerim. Biz Sayın Mansur Yavaş’la, Sayın İmamoğlu’nu Sayın Kılıçdaroğlu’nun koşu partneri yaptık. Her ikisinin de hem tesirli hem yetkili hem icracı lider yardımcılıklarını net bir halde yazıya dökerek sağladık. Gittiğimiz her yerde ben yüklü olarak Mansur Yavaş ile geziyorum, onun yaptığı çalışmaları referans olarak anlatıyorum. İcra ne kadar kıymetli. Hani DHKP-C’liler, PKK’lılar su saatini okuyacaktı? Hani yapılan yardımlar kesilecekti? Hani yalnızca bir kısma yardım yapacaktı? Hani yalnızca bir siyasi görüşteki insanların elinden tutacaktı? Bunlar oldu mu? Hayır.

ET YİYEMEDİĞİ İÇİN, PROTEİN ALAMADIĞI İÇİN ÇOCUKLARIMIZIN UZUNLUKLARI KISALIYOR: Ben Ağrılı, Karslı, Şırnaklı, Hakkarili, Diyarbakırlı ve Vanlı ailelerin konutuna girdim Ankara’da. Derin yoksulluk çalışarak o meskenlere girdim. O konutların bayanlarının, çocuklarının hiçbirinin Mansur Liderle ilgili tek bir olumsuz sözüne rastlamadım. Hepsi ‘Allah razı olsun’ dediler. Zira bir kısmının kocası işsizdi, bir kısmının ki kağıt toplayarak, pazarcılık yaparak hayatını sürdüren çok dar gelirli, derin fakir ailelerdi. İşsiz olanları ilettim özel daldan iş bulduk. Nerelidir, kimdir, hangi siyasi görüştedir diye ne ben sordum ne o sordu. Bu ülkede bodurluk başladı. Et yiyemediği için, protein alamadığı için çocuklarımızın uzunlukları kısalıyor. O meskenlerde ayda bir kilo et almak mecburiyetinde bulunulan kartlar gördüm. O konutlarda doğal gazın en soğuk periyotlarda parasının ödendiği kartlar gördüm. O konutlarda gidip marketlerden canı istediği malzemeyi alabildiği kartları gördüm. Ancak ellerinde koca torbalarla fotoğraf çektire çektire o insanları eze eze yapılan bir yardım aksiyonu görmedim. O konutların bayanları, çocuklarına yapılan bu yardımı, okul yardımı, kırtasiye yardımı gördüm, kitap yardımı gördüm. O meskenlerde gördüklerimi ve uzatılan eli anlata anlata geziyorum. İstanbul’da da benzerilerini gördüm. Bu çılgın projeler yerine toplumsal belediyecilik anlayışıyla, cumhuriyetin asıl pahası olan kimsesizin kimi olmaktır. Fakat bugünkü iktidar tarafından iç darmaduman edildi. Cumhuriyet şunu der: ‘Devletin vazifesi açı doyurmak, çıplağı giydirmektir. Evsizin başına bir çatı koymaktır.’ Atatürk’ümüzün şiarı budur. İşte onu başaran bir belediye başkanı karşımızda oturuyor.

AFAD’I KURMUŞLAR İÇİNDE İNSAN YOK: Bir sarsıntı oldu darmaduman ortalık. İftira atıyorlar, palavra söylüyorlar. Biz İYİ Parti olarak büyük bir STK üzere çalıştık. Dün Hatay’da, Reyhanlı’da, Ticaret Odası’nın başkanı bana bir şey sordular: ‘99 zelzelesini yaşamış bir insansınız, ne kadar müddette ayağa kalktınız? Ne kadar müddette kalıcı konutlar yapıldı?’ O sorunların nasıl çözüldüğünü anlattım. 1999 nere, 2023 nere? Teknolojik olarak hayatımızda neler değişti bir düşünün. Neyi öğrendik? AFAD’ı kurmuşlar içinde insan yok, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü’nü kaldırmışlar. Biz bu devletin bütün ayarlarını bozan sistemin birincisi mutlaka demokrasiyle İYİ Parti mensuplarının çok daha fazla çalışmasıyla demokrasi yoluyla, helal oylarla gitmesini sağlayacağız. Yaşadıklarımızın üzerimizde bıraktığı bu deneyimimizle biz tıpkı vakitte bu ülkeyi tekrar inşa edeceğiz. Zira devletin hafızası gitmiş. Zira ‘devlet eşittir benim’ diyen bir bireyle karşı karşıyayız. Nasıl olur, milletin vergileriyle kurulmuş devletin kamu binaları üzerinde Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Recep Bey’in resmi olur? Onun propagandası olur? Bu türlü bir ülke olabilir mi? Rayından çıkmış bu ülke. İnşallah ekonomiyi yönetecek Bilge Yılmaz karşımda oturuyor. Darmaduman edilmiş, bilerek daha da aşağıya ittirilen bu ekonomiyi 30 sene Amerika’da yaşayıp vatandaşlık almamış bir arkadaşımızın yönetmesi için çalışacağız. En değerli okulda ömür uzunluğu hocasınız ve vatandaşlık almıyorsunuz. Bize milliyetçilik satıyorlar o denli mi? Bize ulusal ve yerlilik satıyorlar o denli mi? Bizi terör örgütleriyle yan yana getiriyorlar o denli mi? Yarınız öteki ülkelerin vatandaşısınız.

Yavaş, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

2019 SEÇİMLERİ TÜRKİYE’NİN MUKADDERATINI DEĞİŞTİREN SEÇİMLERDİR: Daima 31 Mart’a dönmek istiyorum, anlatırken. 31 Mart öncesi; o karalamalardan, iftiralardan bahsetmeyeceğim. Lakin; ‘yapamazlar’, ‘edemezler’i çok söylediler. Artık de birebirini söylüyorlar. ‘Ekonomiyi bir hafta yönetim edemezler’ diyorlar. Lakin 31 Mart’ta da birebirini söylediler. Gerisinden ‘devletin bekası’ vesaire… Sayın Genel Başkanımızın Millet İttifakı’nı tesis etmesiyle ve sizlerin de takviyeleriyle şöyle bir fırsat tanıdık. Aslında; Ankara, İstanbul seçimleri, 2019 seçimleri Türkiye’nin yazgısını değiştiren seçimlerdir. Sebebi şu; 25 yıllık bir belediye idaresi var. Bir oburunu görme, deneme fırsatını bilmeyen halkımız var. Hasebiyle hakikaten belediyelerdeki idare değişirse ne olur, bilmiyorlar. Artık alışkanlık yapmış. O denli alışkanlık yapmış ki, ‘Çalıyor lakin çalışıyor’u bile kabullenmişler. Zira bir diğerinin ne yapacağını bilmiyorlar. Daha düzgün bir idare olup olmayacağı konusunda fikir sahibi değiller. Zira görme fırsatları olmamış. İşte 31 Mart seçimleri bütün Türkiye’nin, idarede değişiklik olduğu vakit ne olacağını göstermesi açısından çok kıymetliydi. O günlerde ben hem Cumhuriyet Halk Partisi hem ÂLÂ Parti’nin gençlerine, bilhassa dedim ki; ‘Siz o denli bir oy verdiniz ki farkında değilsiniz. Yalnızca siz Ankara’yı kazandığınız için seviniyorsunuz, lakin yalnızca sıkıntı bu değil, aslında siz Türkiye’nin yazgısını değiştirecek bir adım attınız’ demiştim. Nitekim o denli olduğu da artık ortaya çıktı. Zira Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener’e hala şunu soruyorlar: ’25 yıldır siz ne yaptınız?’ Fırsat bulamadık ki biz bir şey yapalım. İşte o fırsatı artık istiyoruz. Zira ‘Ne yaptınız?’ sorusunun karşılığı yalnızca iktidara sorulacak bir şeydir o denli değil mi? Demek ki Ankara’yı bırakmamak için o kadar çok iftiralar, karalamalar attılar ki… Ardında ne var? Mevcut rant nizamını asla bırakmak istemediler. Ve belediye değişirse ortaya birçok açık çıkardı, neler yapıldığı meydana çıkardı. 100’e yakın belgeyi da biz savcılığa verdik. Artık de iktidar sahipleri iktidarı bırakmamak için her türlü iftirayı atmaya devam ediyorlar. Lakin hiçbirisi üstümüze yapışmaz. Ve yapışmayacak.

KUVVETLİ BİR FORMDA MECLİS’TE OLUNMASI LAZIM: Anadolu’nun her yerini geziyoruz. Sayın Genel Başkanımızla geçen hafta Sinop ve Antalya mitinglerini yaptık. Görünen o ki millet kararını vermiş. İnşallah artık mevcut iktidar gidecek ve uzlaşmaya dayalı; altı başkanın yan yana geldiği, istişare ettiği bir idare kurulacak. Anketler de onu gösteriyor. Bir; fazla çalışmamız gerekiyor. Zira anketlerdeki fark az olursa; 2014’te benim başıma gelen bu ülkenin başına gelebilir. Hatırlarsanız 2018 yılında da ‘atı alan Üsküdar’ı geçti, işinize bakın’ dendi, geçti. Bunlara bizim fırsat vermememiz lazım. Onun için kuvvetli bir halde Meclis’te olunması lazım.

ARTIK BU UCUBE SİSTEMİN ORTADAN KALKMASI LAZIM: Kendilerine hak olan her şeyi diğerine haram gördüler, şimdiye kadar. FETÖ’yle birlikte oldular. ‘Bu yanlış’ diyenlerin hepsini hainlikle suçladılar. Tahlil sürecine girdiler, ‘Siz yanılgı yapıyorsunuz’ dendi. Onlara da ‘kandan besleniyorsunuz’ dediler. Ve hepsinden de döndüler artık, ‘Biz kusur etmişiz.’ Dış siyasette da herkesle sıfır sorun derken herkesle arbede ettiler. Artık tekrar ortayı herkesle bulacağız diye uğraşıyorlar. Bu türlü bir idare hali olmaz. Bunların ortadan kalkması, iktisadın düzlüğe çıkması ve en azından artık üstümüze baskılanan bu sistemin… Tweet atamıyor gençler, tweet atarsa tıpkı gece konutundan alınıyor. Dün gördünüz, saldıranları gördünüz. Adıyaman’daki provokasyonu gördünüz. Bakalım ne yapacak iktidar, bunlarla ilgili bir adım yapacak mı? Artık bu ucube sistemin ortadan kalkması lazım.