Demirtaş: HDP’liyim, öyle kalmaya devam edeceğim

Altı buçuk yıldan uzun bir müddettir Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve dün etkin siyaseti bıraktığını duyuran eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hem partisine yönelik tenkitlerini, hem şimdiki siyaseti, hem de bundan sonra yapacaklarını açıkladı.

ArtıGerçek’ten İrfan Aktan’a konuşan Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Balkon konuşmasında kendisine yönelik sarf ettiği kelamlar ve “Selo’ya idam” sloganlarına ait “Açıkçası hücre arkadaşım Selçuk Mızraklı ile birlikte o tabloya güldük ve o güruha acıdık. Önderleriyle birlikte Saray’ın bahçesinde Orta Çağ manzarası veren bir acziyete acımak dışında yapacak bir şey yok.” dedi.

Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

DAHA ÇOK OTORİTERLEŞME GÖRECEĞİZ: (Kılıçdaroğlu’nun seçilememesinin sonuçları ne olur?) Daha fazla otoriterleşen, fakirleşen, kamplaşan, dışarıya daha da bağımlı bir Türkiye göreceğiz.

KURTARICI DEĞİLİM: Benim bir mucize formülüm yok, bir kurtarıcı da değilim lakin tabanımızın önüne somut gayeler koyup kitleleri heyecanlandırarak ayağa kaldırmakta katkılarım olabilirdi. Cezaevinden lakin toplumsal medya ve öbür medya aracılığıyla katkı sunabiliyorum. Bu da eksiklere, yetersizliklere yol açabiliyor. Biri de bunu toplumsal medya fenomenliği olarak tanımlayabiliyor, güya hedefim buymuş ve elimde öteki imkan varmış gibi!

ÜSTÜN PERFORMANS BEKLEMEK HAKKIMIZ: (‘popülist siyaset yapıyor’ eleştirileri) Popülist siyasetle HDP’nin unsurlarını görünmez hale getirdiğim tenkitlerine hürmetle yaklaşıyorum… Kendi açımdan bu saatten sonra zorlamanın bir manası olmadığını düşünüyorum. Arkadaşlarım bunu ısrarla söylüyorlarsa bir bildikleri vardır ve artık kendilerinden üstün bir performans beklemek de hepimizin hakkıdır.

KİMSE TENKİTLERİMİ HDP’Yİ YIPRATMAK İÇİN KULLANMASIN: Aylar evvel Genel Merkezimize, sonuçlar ne olursa olsun seçimlerden sonra etkin siyasi çalışma yürütmeyeceğimi belirtmiştim. Hala tıpkı fikirdeyim… Partimize yönelik tenkit ve tekliflerim tümüyle uygun niyetli, yapan ve katkı sunma hedeflidir. Hiç kimse, tenkitlerimi HDP’yi yıpratmak için kullanmaya kalkmasın. Ben HDP’liyim ve o denli de kalmaya devam edeceğim.

HATA HDP ÇİZGİSİNDE DEĞİL, PRATİKTE: Hata HDP çizgisinde değil, pratiktedir. Tenkit HDP paradigmasına değil, yanlış uygulamalardadır. Vazgeçmemiz gereken de HDP değil eksiklerimiz, yanlışlarımızdır.

14 MAYIS AKŞAMI HEM ÜZÜLDÜM, HEM ÖFKELENDİM: Tam olarak o sonuçları beklemiyordum. Yeşil Sol Parti’yi de Kılıçdaroğlu’nu da daha yüksek bekliyordum. Sonuçlara hem üzüldüm hem de muhalefetin seçim akşamı verdiği dağınık manzaraya öfkelendim.

KILIÇDAROĞLU KAZANDI ASLINDA: (28 Mayıs akşamı?) Sonuç çok şaşırtıcı değildi. Kılıçdaroğlu seçimi kazandı aslında. Lakin başta hileler, sonra da yurt dışı oyları ve sonradan vatandaş yapılanların oyları üzere faktörler eklenince bu tarihi seçimi resmi olarak Erdoğan almış oldu. Yaşananların seçimle, demokrasiyle, halk iradesinin sonuçlara yansımasıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Olanlar tümüyle bir operasyondu.

MUHALEFET REJİMİ YASALLAŞTIRDI: AKP devletin tüm imkanlarını palavra, iftira, karalama, baskı, engelleme için kullandı, sandıklarda şaibeli müdahaleler oldu. Son yedi yılı tam bir otoriterizmle geçirmiş Türkiye’de demokratik bir yarışın şartları zati yoktu. Hasebiyle ortaya çıkan sonucun meşruiyeti daima tartışmalı olacak. Muhalefet, bu gerçeği bilmesine karşın daima karşısında olağan bir iktidar varmış üzere davranarak, rejimi yasallaştırarak büyük yanılgılar yaptı. Tekrar, HDP’nin kriminalize edilmesini peşinen kabul ederek iktidarın değirmenine adeta su taşıdı.

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI KAĞIT ÜSTÜNDE KALDI: Son bir-iki ayda yapılacak seçim kampanyasıyla yedi yıllık toplumsal mühendislik operasyonunu alt etmek mümkün değil. Aslında halkın çoğunluğu değişimden yanaydı ama bu değişim isteği bir toplumsal harekete dönüştürülemedi, siyasi partilere sıkıştırılıp oradan sonuç alınmak istendi.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı aslında farklı bir başlıkta ele almak gerekir. Kuruluş maksadı, unsurları ve gayeleriyle heyecan verici olmasına karşın, ne yazık ki kağıt üzerinde kaldı. Birtakım bileşenler bu türlü bir ittifak yokmuş üzere ta başından beri farklı davrandılar, başka çalıştılar. İş gidip gelip adaylıklara ve farklı liste tartışmalarına kilitlendi. O süreçler de uygun yönetilemedi, hem motivasyon kaybına hem de çok kıymetli vakitlerin kaybına yol açtı.

KENDİMİ SORUMLULUĞUN DIŞINDA TUTMUYORUM: Bunca tecrübemize karşın hala halk demokrasisini ve demokratik toplumu önemsememek teknik bir eksiklikten öte ideolojik sapmadır. Bunun sorumlusu da en başta parti idaresidir. Seçim periyodu siyasetinin de zaaflarla dolu olduğunu düşündüğümüzde idaremiz ne yazık ki önemli yetmezliklere düşmüştür. Bence tüm bu süreç için halka bir özür, özeleştiri borçları var. Ayrıyeten ben de kendimi bu sorumluluğun dışında tutmuyorum.

KONGRE DAVETİ: Bu süreçten çıkarılacak derslerle yerelden başlayarak süratle büyük kongrenin toplanması ve idarede değişiklikle birlikte taze kana muhtaçlık olduğu kanaatindeyim. Gördüğüm kadarıyla halkımız da Eş Genel Liderler başta olmak üzere parti idaresinden bu olgunluğu ve sorumluluğu bekliyor. Şu anda müdafaamız gereken şeyler, halkımızın örgütlü uğraşı ve partimizdir. DETAYLAR GELİYOR…